FAZLA YEMEK
"Her hastalığın temelinde tokluk vardır " Hz.Muhammed(s.a.v)
"Yemek onlar için bir ceza,bir ağ, bir tuzak ve bir pranga olacaktır" Hz.Davut(A.s)
"Çok yeme ağacı diken, hastalık meyvesi toplar."Atasözü
Çok yemek ağacının hastalık meyvelerini nasıl olgunlaştırdığına bakalım.Fazla yemek yendiğinde mide hazım için daha çok enzime ihtiyaç duyar. Enzim üretmek için vücut için çok güçtür ve kıymetli maddeler gerektirir. Sağlıklı bir insanın midesi 200-250 gram yemeğin birinci hazmını, besinlere ve kişinin hazım gücüne göre değişmekle beraber,üç dört saat içinde kolayca gerçekleştirebilir. Bu miktarda yemeği hazmetmek için kalp zorlanmadan rahatça çalışacaktır.
Bunun iki katı yemek yendiğinde ise yemeğin hazmedilmesi ve fazlalıkların kısmen depolanarak, kısmen çıkartılması için kalbin 4-6 kat daha fazla çalışması gerekecektir. Bu işlem sadece kalbi değil, besinleri hazmetme, depolama ve fazlalıkları vücuttan uzaklaştırmak ve görevli diğer organlarıda yıpratır. Mesela bir araba taşlı bozuk dik bir yolda düzgün yolda harcadığı yakıtın iki üç katını harcar,mesafe aynıdır, fakat harcanan yakıt miktarı farklıdır. Devamlı zorlu çalışmaktan harap olan bir motor gibi insan kalbi de aşırı çalışmadan dolayı rızkını çabuk tüketir. Çünkü kalp atışları sayılıdır.
Genç bir insan fazla yemek yediğinde, vücudu kuvvetli olduğu için hazm ederek fazlalıkları dışarı atabilir. Ancak fazla yemek alışkanlık halini alır zorlanma devam ederse, bu kuvvet tükenir, fazlalıkların giderek daha az atılmasıyla vücutta depolar oluşur. Depolar dolduktan sonra ise atıklar kanla birlikte dolaşmaya başlar. Böylece kan ağırlaşır,dolaşımı yavaşlar. Ağırlaşan kandaki atıklar, damarlarda birikmeye ve zamanla damarları tıkamaya başlar. Daralan ve tıkanan damarlardaki kan, organları yeteri derecede besleyemeyecek kadar azalır. Beslenemeyen organlar beyne açız uyarısı gönderir. Beyinde bu çağrıya cevap olarak iştahı daha çoğaltır,bu insanı daha çok yemeye zorlar.Yedikçe kandaki fazlalıklar ve damarlarındaki tıkanıklıklar çoğalır,kan daha da koyulaşır. Dolayısıyla organların açlık hissi daha çok artar,bu kısır döngü devam ederken insanlarda konsantrasyon,hafıza,düşünme, anlama ve öğrenme yeteneği azalmaya, hastalıklar birer birer kendini göstermeye başlar. Fikir uyur, hikmet ölür, organlar durur. insani sıfatlar yavaş yavaş kaybolur. Böylece yemek onlar için bir ceza olacaktır hikmeti zuhur eder. Bazı insanlar fazla yemenin bedelini aşırı şişmanlıkla ve beraberinde getirdiği hastalıklarla öderler bazıları da vardır ki ne kadar yerse yesin hep zayıf kalırlar. Bunlar kendi durumlarının şişmanlardan daha iyi olduğunu zannederler, çoğu zaman onların durumu şişmanlardan daha tehlikeli olabilir. Çünkü fazlalıklardan oluşan atıklar, ilaçlar, toksinler ve katkı maddeleri şişmanların vücudundaki yağlarda depolandığı için organların tahrip olması kısmen de olsa önlenebilir. Ancak zayıfların kan vasıtasıyla bütün vücutlarını dolaşan toksinler, ateş öksürük, terleme, kusma ,ishal ,sivilce, çıban gibi yollarla dışarı atılırken, bu ağır işlemler hem organlarını yıpratır hem de eklemlerde,kaslarda ve organlarda depolanarak buralarda ağrıya, enfeksiyona, kistlere ve genetik değişimlere sebep olur.Bu tip insanlar genelde sık hastalanan sıkıntılı ve asabi insanlardır.
Vücudumuzdaki sistemler yalnız doğal yiyecekleri kaldırabilir ve doğal besinleri sindirmekte hemen hemen hiç problem yaşanmaz. Fakat sindirim sistemimiz ve bağışıklık sistemimiz, genetiği değiştirilmiş, gen teknolojisi ve nano teknoloji ile üretilmiş ürünlerin belli bir miktarının fazlasına dayanamaz. Bu ürünlerden kaçınmak neredeyse imkansîz hale geldiğinden sağlıklı kalmak için az yemek günümüze daha büyük bir zorunluluktur.